Powered By Blogger

23 Ekim 2010 Cumartesi

ÇOCUKSU SEVGİ , ÇOCUKSU CESARET

        ' o benim en saf , en masum aşkımdı .' evet dün aynen böyle demiştim . karşılaşma planları yapıldıktan sonra , geçmişe bakınınca farkettim bu durumu .neler neler yapmışımm ona ulaşmak adına . bir çocuğun düşünmeyen , cesaretli haliydi benim ki . asla bir hesap kitap fikri olmaksızın.

         ilk gördüğüm an , midem sancılanmıştı . bu yeterliydi zaten . cesareti beklemeye ne gerek vardı . bahanelerim olmalıydı bolca . onu görebileceğim bolca zamanlar yaratmalıydım . yollarına çıkmalıydım . yollarımda rastlamalıydım ona . kalbim kilometrelerce koşmuşcasına hızlı çarpmalıydı . midemde yine o sancıyı hissetmeliydim . yine , onu yanımda bulabilmek için defalarca dinlemeliydim o şarkıyı ... içimde saklanıp kaldı hepsi .
         ve bir gün o gitti .
        akıp giden senelerden sonra , bu tesadüfler ... belki diyorum ... yine en çocuksu cesaretimle .

10 Eylül 2010 Cuma

          Telefonum  elimde  . Kaçıncı  defadır  turluyorum  rehberin  içinde  bilmiyorum . Elim  uzanıp  da  kimseye  bir  şey  yazamıyor. Ve  yine  yalnızlık  sarıveriyor .  Gecenin  bir  yarısı  bir  köşede  ben , bir  köşe  de  o . Bütün  hüzünlü  şarkıları   tüketmeye  karar   veriyoruz . Tadı  acı  olan  ne  varsa  ortaya  dökelim  dedik . Anılar  fırladı  kutulardan , mektuplardan , fotoğraflardan , teki  kayıp  bebeklik  patiğimden ... Göz  yaşlarımın  arasına  kaçamak  gülümsemelerimde  sırnaştı  . Yeniden  aynı  şey  geçiyor  aklımdan : o  günlerde  ki  gibi  masum  olsa  her  şey . Hayalperestlik  işte . Uslanmayan  bir  çocuğum  ben  . Israrla  aynı  şeyi  istiyorum  hayattan  . Her  ne  kadar  pas  tutmuş  olsa da   dünya , hâla  tertemiz  bir  şeyler  var . O  ve  ben  farklı  doğrulardaysak  bile  birbirimize  doğru  ilerliyoruz . Elbet  bir  kavuşma  noktasına  varacağızdır .

2 Eylül 2010 Perşembe

come with the wind

       sonbaharın  ilk  rüzgarı  esen . benim duygularımın  ise  sayısını  unuttuğum savruluşu  bu. gittikçe  azalıyor  ya  da  sahteleşiyorlar  sanki .insanlardan  midem  bulanıyor  artık . ne kadar  çok maskesi  var hepsinin  . ne  kadar  basitleşmiş  her  şey . ama  olan her şeye  rağmen  kıyımda  köşemde  kalan  umutlarım  var  benim . bir  kahramanım   var  bir  yerlerde . ve  ben  oyuncağını  bekleyen  minik  bir  kız  gibi  gözlerim  yolda  bekliyorum . her  rüzgarda  gelip elimi  tutmasını  ümit  ediyorum . bu  yüzdendir  belki de  rüzgara  olan  hayranlığım . daha  da üşümek  için  rüzgarın  kollarına  atılışım . rüzgar  artık  kalbimin  çatlaklarına  ulaştı . peki  artık   saklandığın  yerden  çıkma  zamanı  gelmedi  mi ?

31 Ağustos 2010 Salı

Bakidir Sonlar

          bitirebildim  mi  emin  değilim  bundan . ama  bunu  söyleyebiliyorum . elbette  senin bunda ki  başarın yadsınamaz. her  konuda  olduğun  gibi  bunda  da  başarılı oldun. can - ı  gönülden  tebrik  ediyorum  seni. inandığım   pek  şey gibi  yıkıldın  mı  yani ? sen  demek  ... sen  bende  olmamışsın  hiç . her  gidişinde  nasıl  sızlardı  ellerim . ama  bilirdim gelirdin  yeniden. yeniden  güzelmiş  gibi  olurdu sanki  dünya . her  gelişinde  inanışım  olurdun . hayır  ben  asla  anlam  veremeyeceğim  bu  olan  bitene . ama kabullenmek  el  mahkum  yapacak  olduğum . sen  artık  yoksun  uyduruk  hikâyemde . gittin. bu kez  sızlamıyor  ellerim . vedalaşma  gereği  bir  kaç  damla  yaş  süzdürüyorum  yanaklarımdan  aşağı .ve  yeniden  yollardayım  uyduruk  hikâyemde .

22 Ağustos 2010 Pazar

Siyah Kadın



Kalakaldı  yerinde
Yıllanmış  gözyaşlarıyla
Aynada  veda  edercesine  baktı  kendine
Ve  yağmurun  kollarına  atıldı
İlk  kez  bu denli  parlaktı  siyah  kadın
Gözleri  bile  gülüyordu belki de
Ama bu koca çığlıkların içinde farkına varması güçtü
Koşarak sıyrılması gerekliydi çığlıkların arasından.
Mikroptu  o  çığlıklar  yapışkan  ve  inatçı
Koştu , koştu , koştu  huzura doğru
Bir  el  uzakta  aslında  huzur
Bir o kadar da  dokunulması imkansız
Dokununca  yok  olan  baloncuk  misali  narin
Ve içinde sadece huzur  olan
O  ki  özlenen  yüce  his
O  ki  bulunması  zor  bir düş
Ama  yaklaşmış  olmalı  artık
Bir adım  atsa  sanki  huzura  ermiş olacak
 Ya da bütün  büyü bozulacak...


16 Ağustos 2010 Pazartesi

         Belirsizken  zaman  bulunabilir mi çıkış ? İnsanlardan  ne kadarını  satın  alabiliriz  sadakatin ? Güven  yenilenebilir  bir  olgu  mu  peki ?  Bu  sorulara  cevap  aramak  yerine  , harekete  geçmeye  kararlıyım . Planlamadan  hayatı  yürümek   hatta  zaman  zaman  koşmak .Nefesim  kesilene  kadar . Zamanı  yakalamayı  değil  geçmeyi başarabilmeliyim .Belki  böylece  doldururum  boşlukları . Hataları  silemem  ama  başa  çıkabilirim  onlarla . Evet  artık  duraktan  ayrılma  vakti gelip çattı.